Bu çalışma, herhangi bir biçimde, “Yahudi Tarihi” olmanın çok uzağındadır. Amacımız, Türk İmparatorluğu’nun işleyiş çarkındaki Yahudilere, taşradan bakmaya çalışmaktır. Bu konudaki tek önemli örnek, Feridun M. Emecen’in yayınladığı, “Unutulmuş Bir Cemaat Manisa Yahudileri” adlı çalışmadır. Ancak burada söz konusu olan Yahudiler, İspanya göçmeni “Sefarad” değil, Doğu Avrupa kökenli “Aşkenazi”lerdir. Hristiyan Avrupa’daki Yahudiler, 14. yüzyıl sonundan başlayarak İstanbul’a gelir ve geride kalanlara, özgürce yaşayanabilecek bir ortamın, müjdesini gönderirler. Ekonomi konusunda yetenekli olan bu “millet”, bu topraklarda dışlanmaz ve Avrupa’daki gibi “trajik olaylar” yaşanmaz. 1718 yılına kadar “küçük kale” konumunda olan Vidin’de, Yahudiler de yaşamaktadır. Üstelik kalede, Yahudi Mahallesi ile birlikte Yahudi ibadethanesi olan “havra” da vardır. Belgrad’ın Avusturya’ya geçmesi üzerine Vidin, “imparatorluğun en büyük kalesi” olan boyutlarda, yeniden yapılır. Bu yeni “zirve” konumu ile Vidin, askeri açıdan olduğu gibi, sosyal ve ekonomik anlamda da “tek örnek” olur.