Küreselleşme, serbestleşen uluslararası ticaret ve sermaye hareketleri ile dünya ekonomisinin tek bir pazar haline dönüşmesi, bütünleşmesidir. Tarihsel açıdan bakıldığında dünya ekonomisindeki bu yönelim yeni değildir ve bu anlamda kapitalizm hep bir dünya sistemi olmuştur. 1980’lerin sonuna doğru popülerleşen küreselleşme kavramı, aslında, ticari/üretken/mali sermayenin faaliyet alanının ulusal sınırları aşması ve dünya çapında yayılmasına işaret etmektedir. Bu bağlamda sermaye birikim süreci de ulusal devletlerin sınırlarından bağımsız bir gelişme göstermiştir. Dolayısıyla küreselleşme, kapitalizmin dünya genelinde yaygınlık kazanarak bugün ulaştığı aşamadır. Başka bir deyişle, küreselleşme yeni bir olgu olmaktan çok yeni bir kavramdır. Sermayenin gerek doğrudan yatırım gerekse mali sermaye biçiminde ulusal devletler sisteminin karışımından arındırılarak serbestçe dolaşması, dünya ekonomisinin bugünkü durumunu tanımlamada yeni bir kavram gereksinimi doğurmuştur. Sermayenin her iki biçimiyle küreselleşmesi, pek çok dinamiğin yanı sıra, bilgi ve iletişim teknolojisindeki gelişmelerin bir sonucudur. Bununla birlikte, 1980’lerin çok öncesinde de – özellikle, 19.yüzyılın ikinci yarısında- hem doğrudan yatırımlar hem mali sermaye uluslararası hareketlilik kazanmıştır.