Fransız Camille Julien “Fransa toprağı bin yılda Fransız milletini yarattı” demiştir. Türk topluluklarının Anadolu topraklarını yurt edinme sürecinin bin yılı fazlasıyla aşan bir süreç olduğu düşünüldüğünde, bu süreçte Türk Milleti, getirdiği sözcük hazinesine yenilerini katmış, kimini unuturken yeni çevresinden, komşularından yeni sözcükleri dağarcığına eklemiştir. Asırlarca devam eden değişik bölgelerden ve değişik boylardan göçlerle oluşan Anadolu ve Rumeli Türklüğü, kimi zaman bütün Türk dünyası ile aynılaşan kimi zaman da farklılaşan sözcükler, deyimler, atasözleri, kalıp ifadeler, terimler, dualar, beddualar, güzellemeler, argo kullanımlar ile büyük bir dil kimliği oluşturmuştur. Bu topraklardaki Türk dilinin gücü; bütün farklılıkların bir potada eritildiği ve yeniden hep birlikte ortak zevkler, deneyimler, hoşgörü ve cömertlikle oluşturulmuş İmparatorluk dili yaratmış olmanın gücüdür. Balkanlar ve Trakya bölgesinde tarih boyunca süregelen savaşlar, istilalar, göçlerle şekillenen nüfus hareketleri bu bölgedeki Türkçenin de çeşitli katmanlarının oluşmasına sebep olmuştur. Kuzeyden gelerek ilk yerleşen ve Hristiyanlaşan Türklerin ardından Osmanlı dönemi nüfus hareketleri Anadolu ve Rumeli Türk ağızlarını birbirine bağlamaktadır. Etnik yapı olarak Trakya; Gacallar, Dağlılar, Pomaklar, Türkmen ve Yörüklerden oluşmaktadır.