Batılı düşünce sistematiğinde eski Yunan’dan başlayarak orta çağ boyunca devam eden organik dünya görüşünün yerini Kopernik, Galileo ve Newton ile mekanik dünya anlayışı almış ve bunun sonucu olarak ekosistemlerdeki bozulma ve ekolojik dengelere müdahaleler ortaya çıkmıştır. Rönesans ve Reform hareketlerinin tetiklediği Merkantalist–Kartezyen düşünce ile pozitivizm, sanayi devrimi ve modernite doğanın tahribine yönelince, içinde yaşadığımız dünya ve evrendeki kirlenme artmış; zaman zaman giderek ekolojik felaketlere dönüşmüştür. Tarafları, doğa ve insan dahil bütün varlıklar olan ve bunların arasındaki çok yönlü ilişkileri konu edinen ekolojik akımlar, çevre sorunlarının ihmal edilemeyecek düzeye eriştiği 1970’li yıllardan sonra bilimsel çevrelerin ve dünyanın ilgi alanına girmiştir. Batılı bilim ve düşünce adamlarınca ekolojik akımların mahiyeti ve kapsamı da giderek çevre korumacı çizgiden, içinde siyasi talepleri de barındıran nüfus artışı, bilimsel ve teknolojik gelişmeler, sanayileşme ve ekonomik büyümenin, insan-doğa ile insan-toplum ilişkilerini, uzay yarışını ve dolayısıyla bütün bunların XX. yüzyılın son çeyreğinden itibaren evrene yansımalarını irdeleyecek şekilde sistematize edilmiştir.