Araştırma güdüsü, bazen sizi unutulmuş ya da dar bir çevrede hapsolmuş kişi veya olaylarla yüz yüze bırakır. Hele insanların büyük bir kısmının varlığından haberdar olmadığı bir isimle, eserle ya da olayla karşılaştığınızda birçok araştırmacının tarihî bir ana tanıklık ettiği hissine kapıldığı olur. Atatürk Üniversitesi Seyfettin Özege Koleksiyonunu incelerken karşılaştığım Osmanlı harfli bir kitapta yaşadığım his buna benzerdi. Aşk Peygamberi, adının cüretkârlığının yanı sıra hiç duymadığım bir yazara ait olmasıyla da ilgimi çekmişti. Kısa bir incelemeden sonra eseri daha sonra göz gezdirilecekler klasörüne indirdim. Yıllarca kütüphanelerin raflarında bekleyen Aşk Peygamberi, bu defa “Eyüp sabrıyla” aylarca sıranın kendisine gelmesini bekledi.