Ahmet Hamdi Tanpınar, “Saatleri ayarlama enstitüsü” adlı eserinde “saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır… Bu da gösterir ki zaman ve mekân insanla mevcuttur” diye bir cümle kullanır. Tanpınar’ın ifade ettiği gibi zaman ve mekânın insan ve toplumdan bağımsız bir anlam ve gerçekliği söz konusu değildir. İnsan ve onun oluşturduğu toplum, zamanı ve mekânı farklı anlamlar yükleyerek, kullanarak, referans alarak, araçsallaştırarak, özneleştirerek ve nesneleştirerek yeniden üretmektedir. Toplumsal ve tarihsel bir olgu olan kent de bir mekân olarak bu gerçeğe bağlı kalarak varlık bulmaktadır. İnsanın ilişkilerinden kendisi için ürettiği; ihtiyaçlarını karşılamak üzere oluşturduğu bir mekân olan kent, yine insan ilişkileriyle bir form kazanmakta ve dönüşmektedir.