Türkçe, dünyanın neresinde olursa olsun bir münevverin dilinde ana vatana, sevgiye, iyiliğe ve insan sevgisine dönüşür. Türk milletinin tarih içindeki duruşu, Türkçe ifade eden bir aydının dilinden gizemli sandıklardaki hazineler gibi heyecan uyandırır. Türkçe; söyleyiş, geçmişin nezaketi, sevda anlayışı billur kaplardaki tatlı sular gibi doyurucudur. Çünkü Türkçe söyleyiş; Hoca Ahmet Yesevî, Yunus Emre, Mevlânâ, Ali Şîr Nevâî, Âşık Paşa, Fuzûlî, Nedim, Nâmık Kemâl, Tevfik Fikret, Yahya Kemâl Beyatlı, Nâzım Hikmet Ran, Mehmet Âkif Ersoy vd.’ni bilmeyi gerektirir. Çünkü Türkçe söyleyiş, Türk’ün ve Türkçenin tarihini bilmeyi gerektirir. Türk’ün tarihini bilmek, dünyanın tarihini bilmektir. Ayrıca Türk’ün hoşgörüsünü, İslam’ın mütevazı yaşantısını, zarafeti, mekânın mâzisini bilmeyi ve adalet anlayışını da bilmeyi gerektirir.