İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünya ekonomisi görülmemiş bir hızla büyümüş ve 1970’lerin ortasına kadar olan dönemde bir çok gelişmiş ülke “20 Altın Yılı”nı yaşamıştır. Bu dönemde üretim büyük fabrikalarda kitlesel olarak gerçekleşmiş, tüketim de üretimdeki gelişmeye paralel olarak kitleselleşmiştir. Döneme adını veren Fordizm, üretim organizasyonundan tüketim kalıplarına, işgücünün ve işin organizasyonundan endüstri ilişkilerine kadar bütün toplumsal ve ekonomik kurumlar üzerinde etkili olmuştur. Ancak 1970’li yılların ortasından itibaren yaşanan birinci ve ikinci petrol şoku ve 1980’lerin başında dünya ekonomisinde yaşanan durgunluk bir çok gelişmiş ülkeyi sanayilerini ve ekonomilerini yeniden yapılandırmaya götürmüştür. Bu yeniden yapılanma çerçevesinde, gelişmiş ülkelerdeki üretimin bir kısmı, uluslararası şirketlerin eliyle, ucuz hammadde ve girdi sağlanan ülkelerde gerçekleştirilmiştir. Üretimin dünyanın her yerinde kolayca gerçekleştirilebiliyor olması, üretimin uluslararasılaşmasını getirmiş; bu süreci sermaye hareketlerinin uluslararasılaşması izlemiştir. Üretimin uluslararasılaşması ile birlikte dünya pazarları için üretim yapmak büyük belirsizlikler içermeye başlamıştır. Artık, daha farklılaşmış malların talep dalgalanmalarına maruz kalınmaktadır. Fordist üretimin katı yapısı ise, sürekli talep dalgalanmalarının yaşandığı ve talep edilen malların farklılaştığı bir pazarın gerektirdiği esnekliğe sahip değildir. Bu nedenle üretim organizasyonunun ekonomik şartlara ve konjonktürel dalgalanmalara çabuk uyum sağlayacak şekilde değiştirilmesi gerekmektedir.