Kültürel, tarihi, coğrafi, siyasal ve ekonomik yapılar, değerler, normlar, sanat ve fikir dünyası gibi pek çok konuyu araştıran sosyal bilimler, 20. yüzyılın başından ortalarına kadar aralıklarla nükseden dünya savaşları ile sekteye uğramış olsalar da özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Batı Avrupa ve Kuzey Amerika merkezlerinde hızlı bir toparlanma sürecine girmiştir. Yeni milenyumun eşiğine kadar merkezkaç görevi üstlenen sosyal bilimlerin pek çok şubesi özellikle son on yıldır yeni bir krizle yüzleşmektedir. Politik, ekonomik ve kültürel değişkenlerin çok daha kırılganlaşan karakterlerinin yanı sıra başka sebeplerle de ilişkilendirilebilecek olan bu yeni kriz, sosyal bilimlerin nitelik ve dolayısıyla işlevsellik yönlerinden sorgulanmasına sebep olmaktadır.
Kronik hal alan politik, ekonomik ve toplumsal krizleri merkezine alıp varlığını çoğu zaman bu krizlerle anlamlı kılan otoriteler ve onlara eklemli bilim çevreleri, Türk sosyal bilimlerinde yaşanan krizlere verilen tepkileri uzun süredir “entelektüel(!)” vehimler olarak değerlendirmekte. Halkbilimi, pedagoji, coğrafya, sanat tarihi, dilbilim, edebiyat ve iktisat alanlarına dönük yazıları ile bu kitaba dahil edilen otuz yedi araştırmacının ve editörlerin sosyal bilimlerde yaşanmakta olan krize çare olmak gibi bir iddiaları yoktur. Ancak unutulmamalıdır ki kadim dönemlerde başlayıp bilimsel bilgiye doğru ilerleyen yolculuk her şeyini ‘fark etme’ye borçludur.