XIII. yüzyıla kadar ortak sayılabilecek yazı diline sahip olan Türkler, bu zamandan sonra farklı coğrafyalarda farklı tarihî süreçler geçirmiştir. Bu coğrafî ve tarihî süreçlerle birlikte boy etkisiyle de dillerinde farklılıklar ortaya çıkmıştır. XIII. yüzyıldan sonra üç büyük kol halinde ilerleyen Türkçenin ortaklaştığı veya karıştığı eserler vücuda gelmiştir. Türkçenin sosyal, siyasî ve kültürel sebeplerle henüz hüvviyetini kazanamadığı dönemlerde ortaya çıkan ve geçiş dönemi olarak kabul edilen çok lehçeli eserler yanında farklı yüzyıllarda benzer özelliği gösteren eserler de mevcuttur.
Elinizdeki eserin temelini de XX. yüzyılın hemen başlarında İdil-Ural coğrafyasında kaleme alınan ve çok lehçelilik özelliği gösteren Tefsįr-i Noʿmānį oluşturmaktadır. Tatar Türklerinin dinî metinleri içerisindeki ilk Kur’an-ı Kerim tefsirlerden biri olan Tefsįr-i Noʿmānį, bugün de en yaygın olarak olarak kullanılan eserdir. Türk dünyasının modernleşmesinde etkili olan ceditçilik düşüncesinin dinî önderlerinden Abdünnasır Kursavî’nin öğrencisi ve halefi olan Noʿman Samanî, eserinde medresenin de dili niteliğinde olan çok lehçeli bir eser meydana getirmiştir. Erken dönem diyebileceğimiz Tatar Türkçesinin gelişimini sergileyen eser, aynı zamanda Oğuz, Kıpçak ve Çağatay Türkçelerinin de özellikleri barındırmaktadır.