Yazarın görevi, dünyayı salt yorumlamak değil, öncelikle onu insancıllaştıracak yönde değiştirecek çözüm yolları göstermek, yazınsal yasalar çerçevesinde yapıtlarında yarattığı derin yazınsal etkilerle, okuru iyiye ve doğruya yöneltmektir. İçinde yaşanılan dünyanın çıkarlar uğruna doğal ortamının gittikçe bozulduğu bir dönemde, bu görev daha da önem kazanmıştır. Binyazar, yazıyı kendi ya da belli bir kümenin çıkarlarına adayan, insanın yazgısını değiştirmede, insanı insana anlatmada bir sorumluluk üstlenmeyen kişilerin yazarlıkla bir ilişkisi olamaz. der. Bertolt Brecht de der ki, Deliler kendine sorar. Neden dünya bizim için harika bir şey değil? Bense kendime şunu soruyorum: Neden insanlar böyle?. Bu kitapta, toplumsal kurallar ve değer yargıları bağlamında insan sorunları, aydın insan sorumlulukları, Albert Einstein örneğinde Galileo Galilei döneminden bugüne tartışılan bilim insanının insanlığa karşı sorumlulukları bakımından incelenen Yüksel Pazarkayanın Köşetaşı, Zülfü Livanelinin Son Ada, Bertolt Brechtin Sezuanın İyi İnsanı, İnci Aralın Mor, Theodor Fontanenin Effi Briest ve Samuel Beckett Godotyu Beklerken adlı eserlerinde de, bu soruluyor, neden insanlar böyle? deniliyor. Yazarlar, incelenen yapıtlarda yaşanılan insan sorunlarına yazar duyarlılığıyla neşter vuruyorlar, insanları kendi gerçekleriyle yüzleşmeye ve düşünmeye çağırıyorlar. Ayrıca bu kitapta okur, Adnan Binyazarın, Emin Özdemirin ve Onur Bilge Kulanın yazar ve yazına ilişkin düşünceleri, Immanuell Kantın estetik anlayışı, Eleştirel Kuram bağlamında Oya Baydar romanlarına ilişkin görüşler ve çağdaş yazın alanına ait kısa öyküler içeren bir yelpaze ile karşılaşacaktır.