Kamusal tecrit edilmişlik, sosyo-politik marjinallik ve temsil krizi ile kısıtlı olmak; çoklu yoksunluk öykülerinin sıradanlaştığı bir dünyanın içinde yaşamak; “öngörülen” ve “planlanan” doğrultusunda yaşam stratejilerine yönelmeleri beklenen -evcilleştirme taktiklerinin nesnesi- homojen bir grup (cemaat) olarak muamele görmek Roman gerçekliğini ele alan her araştırmacının daha baştan akılda tutması/hazır olması gereken duyarlık gereksinimini ortaya koyar. Araştırmacılar, makro-mikro kozmos arasındaki bütünleşik-bağlantısal hatların çokluğu ve önemini takdir ederek, araştırma prosedürlerinin yerleşik tarzı üzerinden işletilecek sahicilik ve gerçeklik çabalarının kifayetsizliği karşısında adeta şifreleri çözme ve kolektif olarak inşa edilmiş büyüleri bozarak ilerleme anlamına gelebilecek ek görev ve külfetleri de hesaba katmalıdır.
Etnik, sınıfsal veya tarihsel bagaj ya da klişelerin ürünü imgeleri söküp atmak kolay değildir. “Onlara dair” olanın çizdiği imge elbette ki indirgemecidir. Sağduyu bilgisinin etkisiyle toplumsal tarife uyan ve (kolektif) toplumsal temsilin ikrarı ve tekrarını içeren inşa süreçleri söz-diziminden anlama giden yolun taşlarını döşer. Diğer yandan, çoğu kez sevimsiz ve kasvetli yaşam çevreleri içinde doğal yaşam akışını sürdüren, sıradan sorunlarla boğuşmaya devam eden, boş ve sıkıcı gündelik yaşam rutini karşısında kayıtsız kalınan daha geniş grupları için alan madun kategorisindeki gruplar için Champagne’nin ifadesiyle “kendilerine ilişkin temsillerin kontrolünü elinde tutmaya en az muktedir kesimler” oluşları önemli bir bariyerin varlığına işaret eder.