Türkiye’de basın tarihi Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1831’de Takvim-i Vekayi’nin yayınlanması ile başlamıştı. I. Meşrutiyet öncesi özgürlük isteyenlerin yegâne aracı gazete ve dergiler olmuş ve pek çok aydın yurtdışına kaçarak düşünceleri ve özgürlük taleplerini gazete ve dergiler aracılığıyla dile getirmişlerdi.
23 Aralık 1876’da Meşrutiyet’in ilanı ile basın önündeki engelleri aştığını zannetse de gerçek böyle olmamış, bir süre sonra II. Abdülhamit Anayasayı yürürlükten kaldırmış ve bir istibdat yönetimi kurmuştu. Basın susturulmuş, ya da pek çok basın organı çeşitli yöntemlerle yönetimin destekçisi konumuna getirilmişti. Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nu çağdaş bir devlet haline getirme iddiasında bulunan bir avuç genç aydın, bu durumda bile ümidini kaybetmemiş ve yine mücadelesini basın aracılığıyla sürdürmüştü. Otuzüç yıl süren mücadele sonrasında 23 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet ilan edildiğinde basına da özgürlük geleceği umulmuştu. Gerçekten de halkın haber alma hürriyetinin vazgeçilmez unsuru olan basın, II. Meşrutiyet döneminde sansürün kaldırılmasıyla başlangıçta rahat bir nefes almışsa da bu özgürlük dönemi oldukça kısa sürmüştü. Osmanlı İmparatorluğu’nda başlayan siyasal kavgalar adeta basının üzerine kara bir kâbus gibi çökmüş, ilk kez II. Meşrutiyet döneminde gazeteciler yazılarından dolayı suikaste uğramış ve katilleri yakalanmamıştı.