Yûsuf sûresinde 111 ayette anlatılmış, baştan sona tam bir hikâye hüviyetine sahip tek hikâye olan Kıssa-yı Yûsuf, Kur’an-ı Kerim’de “ahsenü’l-kasas” yani “en güzel kıssa” olarak vasıflandırılmaya layık görülmüş bir hikâyedir. Bu hikâye önce Arap ve İran edebiyatlarında, daha sonra da Türk Edebiyatında asırlar boyu manzum ve mensur olarak çeşitli kişilerce çeşitli biçimlerde kaleme alınmış, değerini ve insanlar üzerindeki etkisini hiçbir zaman yitirmemiş kutsal bir hikâyedir.
Türk Edebiyatında Kıssa-yı Yûsuf yazma geleneği, Harezmli Ali olarak da bilinen Ali ile başlar. Ali’nin eserinden sonra Anadolu’da mesnevi türünde yazılmış ilk Yûsuf u Züleyhâ olma özelliğine sahip bir diğer eserimiz, Şeyyâd Hamza’ya ait Yûsuf u Züleyhâ’dır. Eserini 13. yüzyılın sonunda sade bir dil ile yazan Şeyyâd Hamza’nın ardından Süle Fakih, Erzurumlu Darîr gibi şairlerin zamanında çok sevildiği anlaşılan Yûsuf u Züleyhâ Hikâyeleri gelir. 15. yüzyılda yaşadığı bilinen Hamdullah Hamdi’nin kaleme aldığı Yûsuf u Züleyhâ hikâyesi ise mesnevi tarzında yazılmış edebi değeri en yüksek Yûsuf u Züleyhâ hikâyesi olarak kabul edilmektedir. Bu eserlerle birlikte inceleme konumuzu oluşturan Kıssa-yı Yûsuf mesnevisinin elimizdeki yegâne nüshası 18. yüzyıl Osmanlı Dönemi’nde yazılmıştır.
Sayfa: /