Bu kitapta, ahlaki bakımdan doğruyu yanlıştan ayırt edip insanı her zaman doğru değerlendirmeler yapmaya götüren bir yeti olarak kabul edilen vicdanın, aslında kişilerin her zaman doğru değerlendirme yapmalarını sağlamadığı, insanın değerinin etik bilgisinden yola çıkarak gerekçeleriyle açıklığa kavuşturulmaktadır. Bu kapsamda vicdanın insanları her koşulda doğru değerlendirmeler yapmaya götüren bir yeti olarak görülmesinin yegâne nedeni olan ahlaki değer yargılarının, insanın değerinin korunmasında büyük bir engel teşkil ettiği ileri sürülmektedir. Böylece toplum tarafından empoze edilen iyiler ve kötüler tablosundan oluşan ahlaksal değer yargılarına dayanan vicdanın, insanın değerinin korunmasını sağlamadığı, aksine değerinin harcanmasına yol açtığı ortaya konulmaktadır. Buradan hareketle insanın değerinin etik bilgisine dayanan doğru değerlendirmenin neliği ve koşulları ele alınarak, ancak böylesi bir değerlendirmenin insanın değerini koruduğu, değerine değer kattığı gösterilmektedir. Vicdan kavramına ilişkin yürütülen bu soruşturmanın başlangıç noktasını, gündelik yaşamda vicdanın yerini, çeşitli kullanımlarını, farklı işlevlerini gözler önüne seren edebiyat eserleri oluşturmaktadır. Bu eserlerin işlediği vicdan anlayışlarının felsefi temelleri ise farklı filozofların insan ve değer görüşlerinden yola çıkarak irdelenmektedir. Sonuç olarak bu kitapta, ahlak, Tanrı düşüncesi, dini inanç, ideoloji, yarar-çıkar gibi öznel ve/veya göreli ilkelere dayanan vicdan anlayışının, değerlendirmelerimizin ölçütü olup olamayacağı, doğru değerlendirmenin temelini nerede aramak gerektiği soruşturulmaktadır.